link

TOPlist

24 Kasım 2014 Pazartesi

Düz Bir Karın Için Bunları Yapın

Düz Bir Karın Için Bunları Yapın

Mayasante Polikliniği Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Eda Ağıllı, düz bir karına sahip olmak için kalori hesabı ile diyet yapmanın ve kulaktan dolma egzersiz programı uygulamanın asla yeterli olmayacağını belirtti.

22 Kasım 2014 Cumartesi 11:27
Düz Bir Karın Için Bunları Yapın
Mayasante Polikliniği Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Eda Ağıllı, düz bir karına sahip olmak için kalori hesabı ile diyet yapmanın ve kulaktan dolma egzersiz programı uygulamanın asla yeterli olmayacağını belirtti. 
Ağıllı, kalori hesabının sağlıklı beslenmeye atılan ilk adım olmasına rağmen, karbonhidrat, protein, yağ içeriği, gün içindeki dağılımı ve besinlerin spesifik özelliklerini dikkate almadan tek başına kalori hesabı yapmanın yarar getirmeyeceği söyledi.

GÖBEK YAĞLARINDAN KURTULMAK İÇİN DİYETTE SAĞLIKLI YAĞLAR GEREKLİ
Fast food ürünler, trans yağ içeren işlenmiş gıdalar, hayvansal kaynaklı yağlardan uzak durulmasının önemine değinen Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Eda Ağıllı, doğru yağlar, badem, fındık, ceviz, keten tohumu, avokado, balık yağı, zeytin ve zeytinyağının diyet programında yer alması gerektiğini söyledi.

B5 VİTAMİNİ VÜCUTTAKİ YAĞ SENTEZİNİ AZALTMAK İÇİN DİKKATE ALINMALI
Eda Ağıllı, B5 vitaminini; ısıya, aside ve alkaliye dayanıksız olup vücutta depolanamayan hassas bir vitamin olarak tanımlayarak şunları kaydetti:
“Günlük gereksinim için, 2 dilim tam tahıllı ekmek, 20 gram kurubaklagil, 200 gram karnabahar, 1 kase yeşil salata tüketmeniz yeterli ! Az yağlı hatta yağsız süt, yoğurt, peynir, kefir daha az kalori daha fazla kalsiyum içerir.”

GÜNDE 2 FİNCAN YEŞİL ÇAY VE 1 FİNCAN YEŞİL KAHVE
Klorojenik asidin, kavrulmamış kahvede daha fazla bulunduğunu ve yağ yakımını artırdığını belirten Ağıllı, en fazla yeşil çayda bulunan Kateşin’in de bağırsaklardan yağ atımını sağladığını ifade etti. Doğru beslenmede meyvelerin öneminin altını çizen Mayasante Polikliniği Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Eda Ağıllı, ananas, kivi, greyfurt, yaban mersini, mango, erik ile ahududunun yüksek antioksidan içeriği ile vücudun yağ depolama kapasitesini düşürdüğünü vurguladı.

DOĞRU BİR ARA ÖĞÜN BEL ÇEVRESİNİ İNCELTİR
Arzu edilen bir karın yapısına sahip olmak için ara öğünün önemine dikkat çeken Ağıllı, uygulaması son derece basit ara öğün tavsiyesinde de bulundu:
“5 yemek kaşığı light yoğurt, ince 1 dilim ananas, 1/2 adet kivi, 1 yemek kaşığı yaban mersini, 10 adet badem, 1 yemek kaşığı keten tohumu, 1 tatlı kaşığı tarçın tatlı istediğinizi karşılarken, yağ yakımınız hızlanır.”

EGZERSİZ SONRASI YAĞSIZ PROTEİN KAYNAKLARI SEÇİLMELİ
Uygulanan egzersiz sonrası yağsız protein tüketmenin metabolizma hızını artırdığını kaydeden Ağıllı, bunun da karın kaslarını koruma ve yağ kaybını destekleme anlamında önemli olduğuna işaret etti.

İKİ FARKLI SALATA
Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Eda Ağıllı, hem ruhu hem de bedeni doyururken, aynı zamanda düz bir karına sahip olabilmek için pratik iki salata tarifi de verdi :
“160 gram light ton balığı, 1 çay bardağı yağsız lor peynir,1 demet roka, dere otu, 5 yaprak ekşimik, 3 yaprak lollo rosso (akdeniz yeşilliği),5 adet cherry domates ve 2 tatlı kaşığı zeytinyağı ve limondan oluşan salata 1 dilim tam tahıllı ekmek ve 200 mililitre ayran ile tüketilebilir. Ya da 2 yemek kaşığı haşlanmış yeşil mercimek, 2 yemek kaşığı haşlanmış kuru fasulye,2 yemek kaşığı haşlanmış buğday, koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, marul, maydanoz, dere otu gibi), 1 adet közlenmiş paprika, avokado, zeytinyağı ve limondan oluşan salata yapılabilir.”
(İHA)

İşteyken beslenme tüyoları

İşteyken beslenme tüyoları

DİYETERA merkezinin diyetisyeni Gizem Taşkın, yoğun iş temposunda sağlıklı beslenmeye katkıda bulunmak için önerilerde bulundu.

22 Kasım 2014 Cumartesi 11:28
 İşteyken beslenme tüyoları
 DİYETERA merkezinin diyetisyeni  Gizem Taşkın, yoğun iş temposunda sağlıklı beslenmeye katkıda bulunmak için önerilerde bulundu.

Güne kahvaltısız kesinlikle başlamamak gerektiğine vurgu yapan Taşkın, “En azından evden çıkmadan önce 1 bardak süt içmek veya ufak bir sandviç hazırlamak. Poğaça, simit yerine peynirli tost veya sandviç tercih etmek gerekiyor” dedi. Öğlen veya akşam yemeği arasında mutlaka ara öğünler yapmak gerektiğine değinen Taşkın, “Ara öğün olarak taze veya kuru meyve, tost, ayran, yoğurt, fındık, badem, ceviz tercih etmek doğru olacaktır” şeklinde konuştu.

YEMEĞİN SUYUNU TÜKETMEYİN

Ara öğünde tüketilecek besinleri her gün evden getirmek veya en dayanıklı olanları
çekmecede saklamanın kolaylık sağlayacağını ifade eden Taşkın, şunları söyledi: “Öğle yemeğinde ana yemeğin yanında garnitür olarak verilen kızarmış patates, püre, pilav, makarna, börek vb. besinlerin yerine tam buğday ekmek tüketmek. Menünüzde varsa mutlaka çorba, zeytinyağlı sebze, et yemekleri, salata, yoğurt vb. yiyecekleri tüketmek. Dışarıda yediğiniz yemeklere koyulan yağ miktarını bilmediğiniz için yemekleri susuz bir şekilde tüketmek.(unutmayın yemeklerin yağı suyundadır.) Seçme imkanı varsa menüden ızgara ya da fırında yapılmış bir et yemeği tercih etmek. Tatlı yerine meyve tercih etmek.”

ŞEKER İHTİYACINA BİTTER ÇİKOLATA

Çok şeker ihtiyacı hissedilen durumlarda şekerli bisküviler ve sütlü çikolatalar yerine yüzde 70'lik bitter çikolatadan 1-2 küçük kare tercih edilebileceğini ifade eden Taşkın, şu önerilerde bulundu: “Masanızda sürahi veya su şişesi bulundurmak ve küçük bardaklarla sık sık içmek. Unutmayın vücuda sıvı almak su içmek değildir. Çay ve kahve tüketimini sınırlamak. Bunlarla beraber tükettiğiniz şeker miktarını azaltmak veya hiç şeker ilave etmemek. Çekmecelerinizde bisküvi, kek, kurabiye, tatlı, kraker, cips, çikolata bulundurmamak.Toplantı ortamına müdahale etme imkanınız varsa ikram olarak taze veya kuru meyve, küçük paket ayran/süt veya ceviz,badem,fındık gibi yağlı tohumlardan ikramda bulunmak. Bir egzersiz danışmanına danışarak ofis ortamında yapabileceğiniz egzersizler öğrenmek. Asansör yerine merdiven tercih etmek. Şirket yöneticilerine beslenme ve/veya egzersiz konularında personel için seminer almaya teşvik edecek dileklerde bulunmak.”

Diyet Yemekleriniz Artık Adresinize Gelecek

Diyet Yemekleriniz Artık Adresinize Gelecek

Diyetera’nın kurucusu Diyetisyen Gülcan Düker, spor -beslenme- terapi unsurlarını, sağlıklı yaşam için yapılması gerekenleri ve yeni oluşturdukları Diyetera-mutfağını anlattı.

22 Kasım 2014 Cumartesi 11:26
 Diyet Yemekleriniz Artık Adresinize Gelecek
 Diyetera’nın kurucusu Diyetisyen Gülcan Düker,  spor -beslenme- terapi unsurlarını, sağlıklı yaşam için yapılması gerekenleri ve yeni oluşturdukları Diyetera-mutfağını anlattı.

Ofisiniz açılalı yaklaşık 1.5 yıl oldu değil mi?

Evet, 2013 Mart ayında Gülcan Düker Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Danışmanlığı Merkezi adıyla hizmete başladık. Onun öncesinde Eskişehir'de yeni açılan bir özel hastanenin beslenme ve diyet bölümünü kurduk. Sonra kendi danışmanlık merkezimizde devam ettik, şimdi de sıra kendi işimizi büyütmeye geldi.

Nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Danışmanlık merkezimizi kendi ismimden çıkartıp, kurumsal olma yolunda ilerletiyoruz. Bunun için artık yeni logomuz ve yeni ismimizle varız. Diyetera.

Diyetera nedir, ne anlama geliyor?

Diyet kelimesi aslında beslenmek anlamına geliyor. Tabi bize bu durum hep farklı anlatıldı. İnsanların aç kaldıkları, işkence çektikleri şeylere diyet denildi. Ama gerçek bir diyetisyenden hizmet alan kişi bunun doğru beslenmekten farklı olmadığını bilir. Era ise çağ demektir. Yani beslenme çağı olarak adımızı yenilemiş olduk. Artık beslenmenin önemi daha iyi anlaşıldı. Hastalıkları engellemenin en kolay ve en ucuz yolu doğru beslenmek. Dolayısıyla çağımız doğru beslenme çağı.

HASTALIKLARI UZAKLAŞTIRMANIN YOLU

Birçok hastalığın kaynağı aslında yanlış beslenme değil mi?

Evet. İnsanlar olması gerektiği gibi beslendiklerinde, üstünden kilolarca yük atmanın dışında, diyabet, tansiyon, böbrek sıkıntıları, hormonal bozukluklar, ortopedik problemler, gut hastalığı gibi birçok sağlık problemini kontrol altında tutabiliyor veya hayatından bu sıkıntıları çıkartabiliyor. Ama tam tersi durumda, dengesiz ve düzensiz beslenmeye devam edildiğinde hastalıklar kötüye gidiyor veya daha büyük sağlık problemleri de olanların üstüne eklenebiliyor. Yani hayat tarzımızda yapacağımız küçük değişimlerle, büyük hastalıkları kendimizden uzaklaştırabiliriz.

Sağlıklı kalmak için tek başına doğru beslenmek yeterli mi, yoksa spor gibi faktörlerle desteklenmeli midir?

Çok doğru beslenip hiç hareket etmeyen bir insanın mutlaka sağlık problemleri çıkacaktır. Sağlıklı olmak için, hepimizin yaşına, özel durumuna, yaşam biçimine göre, bir uzman kontrolünde, mutlaka hayatında fiziksel aktiviteyi bulundurması gerekir. Ayrıca psikolojik durumumuzun da sağlıklı olması çok önemlidir. Ruhen sıkıntılı olduğumuz durumlarda yataktan bile çıkmak istemeyiz. O zaman doğru beslenme veya spor bize hep külfet gibi gelir. Dünya sağlık örgütü, sağlığı, sadece hastalık ve sakatlık durumunun olmayışı değil kişinin bedenen ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlar. Biz de Diyetera olarak bunlardan esinlenerek doğru yaşamın kelimelerini spor -beslenme- terapi olarak seçtik. Bu üç unsur bizim logomuzun bir parçası haline geldi.

BU DİYETLER ÇOK ZARARLI

Peki son zamanlarda çıkan alkali diyet, Dukan veya Karatay diyetlerine yorumunuz nedir?

Çok güzel soru. Bir uzman olarak her fırsatta bunların ne kadar yanlış şeyler olduğunu söylememiz gerekiyor. Son zamanlarda yapılan bir çalışmada, uzun dönem alkali diyet yapan bireylerin mide ph'ının bozulmaya başladığı ve bu bireylerin midesinde helikobakter pilori enfeksiyonun geliştiği ve ileriki zamanlarda mide kanserini tetiklediği özellikle vurgulanmıştır. Tek başına bu çalışma bile yediklerimizi alkali yapmaya çalışmamak için önemli bir nedendir. Diğer diyetlere gelirsek, ben onları yüksek proteinliler diye bir başlık altında topluyorum. Bedenimizin her gün ortalama yüzde 55-60 aralığında karbonhidrata ihtiyacı vardır. Kaslarımızın yıkımını engellemek için, yürümemiz, koşmamız, kısacası yaşayabilmemiz için bu besin öğesini almak zorundayız. Bunu da daha çok ekmek, pilav, bulgur,  meyve gibi ürünlerden karşılıyoruz. Bunların yerini içerik olarak ceviz, fındık, badem tutmaz. Temel besin kaynağımız posalı, saflaştırılmamış tam buğday ekmeğidir. Eğer bu karbonhidrat ihtiyacınızı ekmekten almazsanız, bir süre sonra canınız sürekli tatlı, hamur işi, pasta türü şeyler ister ve iştahınızı kontrol edemez hale gelirsiniz. Biz beslenme uzmanları olarak hiç bir şeyin miktarını abartmadan, doğal olan gıdaların beslenmemizde bulunması gerektiğini her zaman söylüyoruz.

Dikkat ederseniz bu yanlış beslenme modelleriyle insanlar çok hızlı kilo verirler ama yüzlerinde çökme ve sararma olur. Ekmek yemeyip onun yerine sürekli et yemek kas kaybı, böbrek ve karaciğer fonksiyonlarında yorulma yapar. Unutmayın ki proteinlerin vücuttan son atım ürünleri vücut için aynı zamanda bir zehirdir. Her şeyin gereksiz miktarı bedenimize zarar verir.

DİYETERA MUTFAK GELİYOR

Sanırım birde bu işin mutfak kısmını kuruyorsunuz?

Evet. Diyetera-mutfak diye geçecek. Çoğumuz iş hayatından dolayı öğlen hatta bazen akşam yemeklerini de ev dışında yiyoruz. Danışanlarım her yerde sağlıklı yemek bulamadıklarından şikayet ediyorlar. Bu durum da beslenme düzenine uyumu azaltabiliyor. Dört yıldır düşündüğüm bir projeydi. Kısmetse 2 hafta sonra hayata geçireceğiz.

Ev yemekleri gibi mi olacak?

Şöyle anlatayım. Bir diyetisyen olarak yemeklerin nasıl yapılmasını öneriyorsak orada da öyle yapılacak. Bizi danışanlarımız bilir. Yağsız, tuzsuz beslenme anlayışı yok bizde. Her şey kararınca var.  Yani hem sağlıklı hem lezzetli yemekler olacak.

Artık evde yemek yapmazsınız herhalde

Kesinlikle hiç uğraşmam. İki yıl birlikte çalıştığımız sevgili Ercan Usta ve ekibinin elinden çıkacak yemekler. Eli çok lezzetlidir. Harika şeyler yapacaklar inşallah. Diyetisyen kontrolünde yemekler, menüler olacak. İsteyen orada yiyecek, isteyene diyetinde ne varsa ev veya iş yerine paket gidecek. Eskişehir’de sağlıklı beslenmek artık daha kolay olacak. 

EKİP ÇOK ÖNEMLİ

Ekibinize çok önem veriyorsunuz galiba!

Takım çalışması olmadan hiç bir şey başaramazsınız. Herkesin işi çok önemlidir bizde. Çok şükür ki çok iyi bir ekibim var. Tek kişi ile yola çıktığımız bu işte iletişim uzmanımız, yönetici asistanımız ve iki diyetisyen ile artık dört kişiyiz. Aramıza yeni katılan Diyetisyen Gizem Hanım bize yeni enerjiler kattı. Kendisi işinde çok başarılı, literatür bilgisini önemseyen, çok sıcak kanlı bir takım arkadaşımız. Bir süredir birlikte çalışıyoruz. Herkesin bir yoğurt yiyişi vardır ama Gizem hanım ile bizim, insanlara beslenme alışkanlığı oluşturmadaki bakış açımız aynı. Aynı tarzda bir diyetisyen daha kazanmış olduk. Tabi burada eşimin desteğini de söylemeden geçemem. Kendisi bir endüstri mühendisi olarak her zaman bakış açımızı genişletmekte, onun desteği olmasa her şey çok zor olurdu.

Yoğun çalışmaya devam diyorsunuz

Biz üretmeyi seviyoruz, insanlara elimizden geldiğince faydalı olmaya çalışıyoruz. Sağlığımız el verdiği sürece yenilenen ve gelişen ekibimizle daha güzel işler yapacağız inşallah. Herkese sağlıklı günler diliyoruz…

Yüzde 90’ının ağız ve diş sağlığı sorunu var

Yüzde 90’ının ağız ve diş sağlığı sorunu var

Sağlık-Sen Kamuda Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetleri Çalıştayı düzenlendi. Eskişehir Saffron otelde düzenlenen çalıştaya Sağlık-Sen Genel Başkan Yardımcıları Mustafa Örnek, Abdülaziz Aslan, Eskişehir Sağlık Sen Şube Başkanı Hasan Hüseyin Köksal ve birçok diş hekimi katıldı.

22 Kasım 2014 Cumartesi 12:02
Yüzde 90’ının ağız ve diş sağlığı sorunu var
 Sağlık-Sen Kamuda Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetleri Çalıştayı düzenlendi. Eskişehir Saffron otelde düzenlenen çalıştaya Sağlık-Sen Genel Başkan Yardımcıları Mustafa Örnek, Abdülaziz Aslan, Eskişehir Sağlık Sen Şube Başkanı Hasan Hüseyin Köksal ve birçok diş hekimi katıldı.

Çalıştayda 22 Ekim Diş Hekimleri günü kutlanarak diş hekimleri ve ağız diş sağlığı merkezi çalışanlarının çözüm bekleyen sorunları konuşuldu.
Sağlıkta dönüşümle beraber halkın sağlık hizmetine erişiminin kolaylaştığını belirten Mustafa Örnek, "Halkın sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı %39’lardan %76’lara çıkmış ve sağlık hizmetleri için bir yılda kurumlara yıllık başvuru sayısı 2 kat artarak 9 başvuruya çıkmıştır” şeklinde konuştu.

Vatandaşların yüzde 90’ının ağız ve diş sağlığı sorunu olduğunu dile getiren Örnek, “Ağız ve diş sağlığı konusunda yeterince bilinçlenmemiş bir toplum, tedavi bekleyen hasta sayısına kıyasla yetersiz hekim sayısı, çok fazla işi kısıtlı zamanlarda yapma zorunluluğu gibi gerçeklerle ağız ve diş sağlığı hizmetlerini en iyi şekilde vermeye çalışıyoruz”  dedi.

Örnek,  Ağız ve diş sağlığında hizmet veren kadrolarda yeterli istihdam yapılmadığını söyleyerek, “Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinde çalışma şartlarının ağırlığı ve artan iş yoğunluğunun getirdiği fiziki ve psikolojik yıpranma, personel istihdamını zorunlu hale getirmesine karşın, Diş Hekimi, Diş Protez teknikerliği ve teknisyenliği gibi ağız ve diş sağlığında hizmet veren kadrolarda yeterli istihdam yapılmamaktadır” ifadelerini kullandı.

Çalıştay sonunda 22 Ekim Diş Hekimleri günü münasebetiyle pasta kesildi.

UTANÇ ÖLDÜRÜYOR

UTANÇ ÖLDÜRÜYOR

9. Bölge Eskişehir-Bilecik Eczacılar Odası Başkanı, cinsel gücü arttırıcı ilaçları eczaneler yerine çoğunlukla utandıkları için internet üzerinden alan vatandaşların, ölümle sonuçlanabilecek durumlarla karşı karşıya olduğunu söyledi.

22 Kasım 2014 Cumartesi 12:29
 UTANÇ ÖLDÜRÜYOR
 HABER : AYDIN SARIOĞLU - SELİM KUŞCU 

 

ESKİŞEHİR (İHA) - 9. Bölge Eskişehir-Bilecik Eczacılar Odası Başkanı, cinsel gücü arttırıcı ilaçları eczaneler yerine çoğunlukla utandıkları için internet üzerinden alan vatandaşların, ölümle sonuçlanabilecek durumlarla karşı karşıya olduğunu söyledi. 

Son yıllarda satışlarında artış gösteren cinsel gücü arttırıcı ilaçlar vatandaşlar tarafından çoğunlukla sanal ortamdan alınıyor. Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı olan ilaçları eczanelerden almaktan utanan vatandaşlar, kimsenin görmediği ve hangi koşullarda yapıldığının bilinmediği genellikle internet üzerinden satış yapılan ilaçları tercih ediyor. Bu tür ilaçlardan kullanan vatandaşlar ölümle burun buruna geliyor. Türkiye’de bu tür ilacı kullandıktan sonra hayatını kaybeden vatandaşlarda olmasına rağmen, konudan henüz ders çıkartılmış değil. Değişiklik kampanyalar düzenleyerek vatandaşın sağlığını hiçe sayan bu tür ilaçların önüne ne yazık ki geçilemiyor.

ECZANELER YERİNE İNTERNETTEN SATIŞ TERCİH EDİLİYOR

Konuyla ilgili konuşan 9. Bölge Eskişehir-Bilecik Eczacılar Odası Başkanı Yücel Yenilmez, vatandaşların utandıkları için eczaneler yerine internet üzerinden cinsel gücü arttırıcı ilaçları tercih ettiklerini söyledi. Bu durumu, genellikle utanmaktan kaynaklandığını belirten ve Bakanlık onayı ilaç yerine internet üzerinden bilinmeyen ilaçları alarak kullanmaları sonrasında ölümlerin yaşanabileceğine dikkat çeken Yenilmez, konuyla ilgili konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

"CİNSEL GÜCÜ ARTTIRICI İLAÇ İŞİ HALA ÜLKEMİZDE TABU"

“Vatandaşın cinsel gücü arttırıcı ilaçları eczanelerden alamaması durumunu bir türlü kıramadık. Cinsel gücü arttırıcı ilaç işi halen bir tabu bu ülkede. İnsanlar o ilacı eczanelerden aldığından onlara gülüneceğini ya da onlarla ilgili farklı şeyleri düşüneceğimizi düşünüyorlar. Ama biz sağlıkçıyız. Vatandaş o ilacı aldığında ne yapacakmış gibi bir mantıkla düşünmeyiz. İhtiyacı var ki, almıştır diye düşünürüz. Hasta mahremiyeti bizde her şeyden öncedir. Onun o ilacı aldığını ne kimse bilir, ne de duyar. Vatandaşlarımız ne zaman cinsel gücü arttırıcı ilacı eczaneden almanın ayıp olmadığını öğretebildiğimiz gün, aslında çağ atlamış oluruz. Vatandaşları ilaç konusunda bilgilendirmede daha rahat bir konuma geliriz. Başkaları onu belki bir zevk meselesi olarak görürken, biz bu işi ilaç ve sağlık meselesi olarak görüyoruz. Onun için internetten aldığınız hiçbir ürünün garantisi yok. Nerede üretildiği, içinde ne olduğu bilgisi yok. Güzel vakit geçireyim derken, ölümle sonuçlanabilecek bir faciaya döndürülebilir.”

“İSTANBUL’DA BAZI ÖZEL HASTANELERDE KAÇAK İLAÇ ÇIKABİLİR”

Kaçak ilaç konusuna da değinen Yenilmez, İstanbul’da bazı özel hastanelerde kontrol yapılırsa kaçak ilaçların çıkabileceğini iddia etti. Türkiye’de eczanelerde kaçak ilacın satılamayacağını vurgulayan Yenilmez, “Eczanelerde kaçak ilaç olmaz. Türkiye’ye kaçak ilaç sokanlarda ilaçlarını eczanelerde satamaz. İlaçların kutularının üzerinde ayrı bir numara var. Her kutunun üzerindeki numara bakanlıkta kayıtlıdır. Üretiliyor, depoya aktarılıyor bakanlığa bilgisi veriliyor. Depo eczaneye aktarıyor, Bakanlığa bilgi veriyor. Biz de hastaya verirken Bakanlığa bilgi veriyoruz. İlacın üretiminden satışına kadar nerede olduğu belli. Kaçak ilacı bizim eczanelerde satmamız yüzde sıfır ihtimal. Eğer kaçak varsa da merdiven altında satışı yapılıyordur. Bundan dolayı vatandaşlara 'İnternetten veya başka bir yerden ilaç almayın, ilacın en doğru yeri eczanelerdir' diyerek uyarılarda bulunuyoruz. Onun için ben Türkiye’ye kaçak ilaç geldiğine inanmıyorum. Ama Türkiye’den yurt dışına giden kaçak ilaçlar var. Satılıyormuş gibi gösterilip, spotçular aracılığıyla yurt dışına götürülen ilaçlar var. Bunun önüne geçmek içinde Emniyet Müdürlükleri ile Sosyal Güvenlik Kurumu devamlı operasyonlar yapıyor. İlaç takip işi artık Türkiye’de oturmuş bir iş. İlaç takip sistemi dünyada ilk defa Türkiye’de başladı. Artık yavaş yavaş başka ülkelerde bizi örnek almaya başladılar. İlacın kaçaklığı ve sahteliği ile ilgili olarak eczanelerden alınan ilaçların hiçbir riski yok. Zaman zaman televizyonlarda sahte ilaçların yakalandığıyla ilgili haberler çıkıyor. Bunun sebebi özellikle özel hastanelerin kanser ilaçlarını satıyor olmalarından kaynaklanıyor. Onlarda takip sistemi yok. Eğer doğru dürüst kontrol edilmezse, özellikle İstanbul’da bulunan bazı özel hastanelerde ilaç verildiği ortaya çıkabilir diye düşünüyorum. Ne sahte ne de kaçak bir ilacı hiç kimse eczaneye sokmaya cesaret edemez. Zaten satışı da yapılamaz” diye konuştu.

Pasif içiciler Dikkat !

Pasif içiciler Dikkat !

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Devrim Taşkın, pasif içiciliğe maruz kalan insanlarda, KOAH hastalığı oluşabildiğini söyledi.

23 Kasım 2014 Pazar 12:26
Pasif içiciler Dikkat !
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Devrim Taşkın, pasif içiciliğe maruz kalan insanlarda, KOAH hastalığı oluşabildiğini söyledi. 
Taşkın, pasif içicilerin sigara dumanından etkilendiklerini ifade ederek, "Pasif içicilik de, özellikle KOAH oluşumu açısından rehberlerimize girmiştir. ’Ben sigara içmiyorum ama ciddi anlamda pasif içiciliğim var’ diyen hastalarımızın da semptomları var. Eğer spirometrik incelemeyle tanı konuluyor ise, mutlaka bu hastalara tedavi uygulanmalıdır" dedi.
Sigaranın ciddi bir sorun olduğunu dile getiren Taşkın, şunları söyledi: "KOAH ile birlikte sigaranın kendisi de çok ciddi bir sorun. Hastaların kendileri içmese dahi ciddi anlamda maruz kaldıkları sigara dumanı, kişinin hasta olmasına neden olabiliyor. Sigarayla ilgili içerisinde bağımlılık oluşturan etmenleri biliyoruz. Ancak, adını dahi bilmediğimiz 3 bine yakın insan vücudunda sıkıntı oluşturabilecek çok ciddi maddeler var. Bunlar sadece içen değil, pasif içicileri de mutlaka etkiliyor."

Gıdalar bağımlılık yaratır mı?

Gıdalar bağımlılık yaratır mı?

Beyinde salgılanan dopamin ve seratonin hormonları, alkol, sigara ve uyuşturucu maddelerinde olduğu gibi bağımlılık mekanizmamızı harekete geçirir. Besin öğelerine bakıldığında karbonhidratlar ve yağlar için de aynı bağımlılık mekanizması geçerlidir.

24 Kasım 2014 Pazartesi 10:41
  Gıdalar bağımlılık yaratır mı?
 Beyinde salgılanan dopamin ve seratonin hormonları, alkol, sigara ve uyuşturucu maddelerinde olduğu gibi bağımlılık mekanizmamızı harekete geçirir. Besin öğelerine bakıldığında karbonhidratlar ve yağlar için de aynı bağımlılık mekanizması geçerlidir.  Beyin, dopamin ve seratonin seviyesini kendi kendine ideal seviyede tutabilme kapasitesindedir. Seratonin kimyasalı kişiyi sakin, mutlu ve huzurlu hissettirir. Eksikliğinde duygu durum bozukluğu yani depresyon görülür. Şekerden zengin yiyecekler seratonin salınımını arttırıp kendimizi iyi hissetmemizi sağlar. Dopamin hayatımızı şekillendirir. Enerjik, heyecanlı ve zinde hissetmemizi sağlar. Haz duygusuyla yakından ilişkilidir. Yağlı besinler de dopamin salınımını uyarır ve kişinin kendini daha zinde ve enerjik hissetmesine neden olur. Bu nedenle; çikolata, cips, şeker içeren besinler kişiye kendini mutlu hissettirmekte ve bireyler üzgün, kaygılı, öfkeli, stresli anlarda bu yiyeceklere yönelmektedirler. Acıbadem Eskişehir Hastanesi Beslenme Diyet Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili gıda bağımlılığının bu noktada başladığını belirterek gıda bağımlılığı ilgili açıklamalarda bulundu.

Sürekli dopamin ve seratonin seviyesini arttırmak için kişi istemsiz ve bilinçsiz bir şekilde bu besinleri tüketme eğilimini artırır ve sınırsızca yeme isteği görülür. Çünkü aşırı dopamin ve seratonin uyarımı sonucu beyin kimyası değişmeye başlar ve bu hücreleri taşıyan nörotransmitterler aşırı yükleme sonucu zarar görür. Artık beyin dopamin ve seratonin seviyesini normal tutabilmek için şekerli ve yağlı besinlere ihtiyaç duymaya başlar. Bu durum üzüntü, kaygı ve stresin yol açtığı duygusal açlıkla da birleşirse kişi bu durumla başa çıkabilmek için bu besinleri daha fazla tüketmek ister ve bu yiyeceklere bağımlı hale gelmeye başlar. Beslenme ve Diyet Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili, gıda bağımlılığının ciddi bir problem olduğunu ve çocuk yaşta başlayıp ileride obeziteye açılan bir kapı olabileceği konusunda kişileri uyardı.

Gıda Bağımlılığı Olan Kişilerin Tepkileri Nelerdir?

  • Akıllarından bir an olsun “yeme” eğilimi çıkmaz.
  • O besini tüketene kadar rahat edemez, hiçbir şeye konsantre olamazlar.
  • Besini bulup tükettikten sonra ise pişmanlık, öz güven eksikliği, kendilerine öfke duyarlar.
  • Gün içerisinde birkaç kez şekerli besin tüketmek isterler.
  • Duygu durum bozukluğu, emosyonel durumlarda tatlı besin tüketmemeleri halinde, mutsuz ve huzursuz bir ruh hali sergilerler.
  • Sadece 1-2 adet tüketmeyi hedeflerken, kendilerini tüm paketi bitirmiş olarak bulurlar.
  • Doğru yeme çabalarına girerler. (bir besini tamamen kesmek gibi)
  • Sürekli yiyecekleri düşünürler.
  • Aşırı tüketimden sonra uyku hali çöker.
  • Sosyalleşmek yerine evde tek başına yemek yerler.
  • Aşırı kilo artışı ve fizyolojik rahatsızlanmalara rağmen yemenin önüne geçemezler.
  •  
  • Gıda Bağımlısı Risk Grupları Kimlerdir?

  • Düzensiz uyuyan kişiler
  • Kaygı bozukluğu olan bireyler
  • Sürekli yalnızlık çeken, duygu durum bozukluğu yaşan kişiler
  • Hiperaktif kişiler

Gıda Bağımlılığından Kurtulmak Mümkün Mü?

Tedavi süreci bir diyetisyen ve psikolog eşliğinde yapılmalıdır. Seratonin ve dopamini yükselten yağlı ve şekerli besinler yerine bunları yükseltici etkisi bulunan sağlıklı besinlerle yer değiştirilmeli.

Seratonin Kimsayalı Nasıl Artar?

B grubu vitaminleri, özellikle folik asit ve B 12, demir ve magnezyum seratonini arttırır.  Folik asit açısından en zengin yiyecekler fasulye, ıspanak, marul, brokoli ve avokadodur. B12 vitamini açısından zengin yiyecekler karaciğer, kırmızı et, balık eti ve kabuklu deniz ürünleridir. Demir açısından zengin yiyecekler kırmızı et, karaciğer, kuruyemişler, fasulye ve koyu yeşil yapraklı sebzelerdir. Magnezyum açısından zengin yiyecekler ise koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuruyemişler, balık eti ve ay çekirdeğidir. Ayrıca spor yapmak ve stresi yönetmek seratonini artırır.

Dopamin Kimyasalı Nasıl Artar?

  • Serotoninde olduğu gibi dopaminde de egzersiz yapmak çok önemlidir. Özellikle yarım saatten fazla süren egzersizlerde dopamin miktarı artar.
  • Turunçgiller ve yeşil yapraklı sebzelerin tüketimi C vitamini açısından zengin olmaları nedeniyle dopamin seviyesini artırır.
  • Şeker ve kolesterol seviyelerinin aşırı azalma veya artışı dopamin üretimini baskılamaktadır. Bu nedenle şeker ve kolestrol seviyelerinin sağlıklı sınırlarda tutulması önemlidir.
  • Yaptığınızda size keyif veren, mutlu eden hobiler bulun. Sosyalleşin.